Çaykur
Rizespor ve Galatasaray, Ziraat Türkiye Kupası son 16 maçında Rize’de karşı
karşıya geldi ve maç 1-1’lik eşitlikle sonuçlandı.
Galatasaray
Rizespor maçına kağıt üzerinde 4-2-3-1 dizilimi ile çıktı. Okan- Şener, Donk,
Marcao, Linnes- Lemina, Seri- Feghouli, Emre Akbaba, Ömer Bayram- Falcao.
Rizespor da
4-2-3-1 ile sahada yer aldı; Gökhan Akkan- Moroziuk, Talbi, Burak Albayrak,
Melnjak- Oğuz Kaan Güçtekin, Vetrih- Boldrin, Harmash, Samudio- Oğulcan.
Çaykur
Rizespor’un kadrosunu yorumlamak gerekirse Burak Albayrak ve Oğuz Kağan gibi
Vedat Muriqi transferinde Fenerbahçe’den aldıkları gençleri kullandılar. İlk
bakışta ligi kupadan daha çok önemseyen bir Rizespor olduğunu düşündüm. Umar
Aminu sakatlık yüzünden riske edilmemiş, Abarhoun ve Diamonde gibi isimler ise
dinlendirilmek istendi sanırım.
Galatasaray’ın
kadrosuna bakarsak; Onyekuru, Saracchi ve Jesse’nin lisansları henüz
çıkarılamadı. Ben son bir görev olarak Nagatomo’nun oynayabileceğini
düşünmüştüm. Sağ bek Şener sol bek
Linnes oynadı, yani Mariano ve Nagatomo’nun kalemi kırılmış görünüyor. Fatih
Terim futbol tanrılarının hikayelerini iyi bilen bir antrenör olduğu için Emre
Akbaba’yı ayağının kırıldığı sahaya kaptan olarak çıkardı. Çok anlamlı ve ince
bir düşünce. Emre Akbaba’yı sakatlığa kurban verdiğimiz sahada kazanmaya
çalıştık.
Galatasaray
toplu ve topsuz oyun olmak üzere 2 farklı diziliş kullandı. Top rakipteyken
rakibi 4-4-2 şeklinde karşılayan bir Galatasaray vardı. Falcao ve Emre Akbaba
stoperlerin pas açılarını kapatırken, Ömer ve Feghouli beklerin pas açısını
kapattı. Orta sahadaki Seri ve Lemina ise rakip orta saha ikilisini marke etti.
Top Rizespor’dayken neredeyse her oyuncuya markaj uygulandı, ki bence gayet de
başarılı oldu. Rizespor neredeyse hiç oyun kuramadı. Top kaptırıp kontra yemek
istemedikleri içinde mecburen topu uzun oynamak durumunda kaldılar. Oğulcan ve
ileri hücum oyuncularının hava hakimiyeti olmadığı için uzun topları rahatlıkla
toplayan Galatasaray topa hükmetmeyi başardı.
Galatasaray her ne kadar hücumda yaratıcılıktan uzak da olsa defansif
olarak gayet iyi durdu.
Top
Galatasaray’a geçtiğinde ise 3-5-2 ile hücum kurmaya çalışan bir Galatasaray
vardı. Lemina, Donk ve Marcao’nun arasına girerek stoper gibi oyun kurdu.
Buradaki temel amaç Şener ve Linnes’i hücumda daha efektif kullanmaktı, Fatih
Teri orta sahadan 1 oyuncuyu stopere çekerek yerine kanatlarda 2 kişiyi hücuma
gönderdi. Galatasaray'ın bu oyun anlayışını tercih etmesindeki bir diğer neden
ise topa daha fazla hükmettiği için geride Lemina ile fazladan pas istasyonu
kurarak topu daha güvenli şekilde 1. Bölgeden çıkarmaktı.
Böyle bir
oyun anlayışını tercih ettiğiniz zaman orta saha sağ ve sol iç kısımda
oynayacak oyunculardan da yaratıcılık beklemek zorundasınız. Feghouli ve Ömer’in
Galatasaray’ın 3’lü oynadığından haberi yoktu sanırım. Feghouli zaman zaman
Seri’ye oyun kurulumu için desteğe geldi ve kısmen hücumda Şener’in önünü açtı.
Ömer ise merkeze gelmekten ziyade sol kanatta kalmaya devam etti. Ömer’in de
mezzela gibi merkeze gelip kanat ve merkezden hücumu dengeli şekilde kurmasını
beklerdim. Orta sahada durum böyle olunca partnerini stopere göndermek
durumunda kalan Seri orta sahada çok yalnız kaldı, pas mesafesi doğal olarak
artan Seri’nin top kayıplarının gelmesi de çok normal. Hücum ikilisinde ise
Emre ve Falcao ile gol arayan Galatasaray vardı.
Çaykur
Rizespor ise tek planla sahada kaldı, 4-2-3-1. Maç öncesinde de tahmin ettiğim
gibi hücum planları Oğulcan üzerine kuruluydu ve yalnız kalan Oğulcan pek
etkili olamadı.
Falcao her
ne kadar ikili mücadelelerde ayakta kalamasa da Atletico günlerinden Simeone’den öğrendiğini düşündüğüm presle alan kapatma
işinde baya iyiydi. Tek forvetli sistemde ilerde pres yapmak gerçekten zor,
çünkü tek forvet rakip defansın peşinde koşup durmakla hem enerjisini tüketir hem
de oyun kurulumunu engelleyemez. Yanında Emre Akbaba hatta Ömer ve Fegouli ile
önde alan kapatan Falcao rakibin oyun kurulumunu büyük oranda çökertti. Bunun
anlamı şu oluyor, Galatasaray daha fazla topa sahip olacaktı.
Bu durum, güçlü
bir oyun planı olmayan Çaykur Rizespor’un da tercih edeceği bir durum olabilir.
Ama şu unutulmamalı ki bunu başardığınız zaman deplasmanda sinmeyen bir
Galatasaray olacaktır.
Çaykur
Rizespor’un golünde maçtan önce hücum gücüne dikkat etmemiz gerektiğini
belirttiğim Melnjak’ın ortasında adamını takip etmeyen Linnes’in yedirdiği bir
gole şahit olduk. Galatasaray aynı golü Altay hazırlık maçında da yemişti, o
maçta rakibi kaçıran oyuncu Emre Taşdemir’di. Saracchi forma giyerse o da bu
adam kaçırmaları yapacaktır. Galatasaray teknik heyetinin buna bir önlem alması
gerekecek, çünkü rakipler Galatasaray beklerine çaprazdan uzun toplar şişirerek
ciddi tehlikeler yaratıyorlar. Ankaragücü maçında da son dakikalarda Emre
Taşdemir yüzünden aynı golü yemiştik. Bu durumu iki şekilde çözebiliriz, ya
oyuncu profillerini değiştirip hava topunda etkin bir bek oyuncusu alacağız ki
bu mümkün görünmüyor ya da top rakipteyken de 3’lü savunmaya dönüp rakibin oynayacağı
uzun toplarda Marcao ve Donk’un eşleşmesini sağlayacağız.
Galatasaray’ın
attığı golde ise yine maç önü yazısında belirtmiştim, Melnjak’ın savunma yönü
iyi değil ve o kanattan kolay orta açtırabiliyor. Şener ve Feghouli’nin ikili
oyunu sonrası Soso’nun ortasıyla golü bulan Emre Akbaba vardı. Rakip
stoperlerin Falcao’ya odaklandığını düşünürsek ceza sahasına sokabileceğimiz
ekstra her oyuncu ile gol tehlikesi yaratabiliriz.
Galatasaray
3’lü savunma ile hücum ettiği için rakip ceza sahasına yapacağı ortalar
sırasında mutlaka beklerden birini rakip ceza sahasına sokmalı. Mesela Şener’in
içeriye açacağı ortada ceza sahası içinde Falcao, Emre Akbaba, Ömer Bayram ve
Linnes olmalı. Bu oyuncuların hava hakimiyeti pek iyi olmayabilir, o halde
yerden paslarla bu oyuncuları topla buluşturmak etkili olabilir. Sol bekin
getireceği toplarda ise Falcao, Emre Akbaba, Feghouli ve Şener’in ceza sahası için
konuşlanması gerekir. Aksi halde stopere çektiğimiz Lemina’dan kaybettiğimiz
hücum gücüne yazık olacak.
Arkadaşlar
Falcao goller atacaktır, yavaş yavaş ritmini bulacak elbet. Ama takım
arkadaşlarının da ona yardımcı olması gerekiyor. Herhangib bir Juve maçı
izlerseniz takımın nasıl Higuain’e çalıştığını göreceksiniz.
Falcao
gerçekten iyi yerlere hareket ederek kendini boşa çıkarmayı beceriyor ama o
topu demarke durumdaki Falcao’ya atamıyoruz. Mesela Ömer Bayram’ın direkten
dönen topu, Falcao müsaitti. Yine Emre Akbaba’nın bir şutu vardı ve şuttan önce
Falcao içeriye devrilmişti ve demarke haldeydi, topu buluşturamadık. Yine Seri’nin
orta sahada kaptığı topta Ömer Bayram ile kontraya çıktık, topu önce Feghouli’ye
atan Ömer daha sonra boş durumdaki Falcao’yu göremedi ve dar açıdan kaleye şut
denedi. Aklıma basitçe gelen 3 pozisyon bunlar, eminim daha da fazlası vardır.
Ama şu 3 topta Falcao’yu buluşturabilsek gol atmama gibi bir ihtimal yok.
Açtığımız ortaların kalitesiz oluşu da büyük bir hücum dezavantajı.
Onyekuru ve
Jesse’nin takıma katılmasıyla Galatasaray daha farklı bir hücum planına
evrilecektir elbet. Onyekuru ve Jesse’nin rakibin arkasına sarkacağı pozisyonlar
rakibi daha tedirgin edecektir ve istemsizce geri çekileceklerdir.
Olabildiğince
maç içinde kalmaya çalışıyorum ama hakemlerin rezil performansına da değinmeden
geçemeyeceğim. Penaltı ve iptal edilen golden önce Rizespor lehine çalınan
basit faullere dikkat çekmek istiyorum. Türk hakemlerinin en büyük sorunu bu bence,
oyunu bilmiyorlar ya da sevmiyorlar. Bırakın ikili mücadeleler olsun, bale
yapmıyoruz. Maalesef hakemlerimiz en ufak temaslarda bile faul çalıyor. Premier
lig olamıyoruz diyoruz ya hani, net söylüyorum futbolcular kadar hakemlerin de
bunda suçu var. Cüneyt Çakır mesela resmen iki yüzlü oyun yönetiyor, Avrupa
farklı Türkiye farklı. Avrupa’da oyunu oynatmaya çalışıyor, derbilerde oyunun
atmosferini düşürmek için oyunu sürekli durduruyor, oyun içerisinde oyunculara
nasihat veriyor. Tribünler hakemi izlemeye gelmiyor oraya. Bence üstüne
gidilmesi gereken en önemli konu bu. Tv’lerde vs kimse bu detayı konuşmuyor.
Fatih Terim basın toplantılarında bu durumdan bahsetti.
Ligimizde
oyunun durmasına öyle alışmış ki takımımız Avrupa’ya çıkınca sudan çıkmış balığa
dönüyoruz. Emre Mor konusunda Levent Tüzemen çok doğru bir cümle kurdu, bozuk
saat misali denk geldi sanırım, “Emre Mor’un kendine göre bir ful anlayışı var
ve topu bırakıyor” hakemler Galatasaray lehine vermiyor işte o faulleri, Ozan
Tufan olsan üzerinde Fb forması olsa verebilir o faulü, Ya da Gs rakibi olsan
verebilir ama bize yok. Kaç defa yaşandı bu durum Emre Mor hala ders alamamış
maalesef.
Galatasaray
takımında rahatsız olduğum diğer durum ise takım halinde itiraz yapamıyoruz,
Emre Akbaba’nın ayağına bastı rakip oyuncu, net penaltı. Adam kaç dakika yerde
yattı, ayağına soğutucu falan sıkıyorlar. Hadi hakem görmek istemiyor da, be
oyuncular hepiniz mi uyuyorsunuz. Gidin yapışın hakemin yakasına, Arda Turan
sahada olsa o penaltıyı almıştık, ben bu kadarını söylüyorum. Oyuncu yerde
kıvranıyor, ben hakem olsam merak eder gider bakarım, Var’da o pozisyona
bakılmaması skandal zaten. Var hakemi Sarper Barış Saka o pozisyon esnasında
Var’da çay kahve içtiği için pozisyonu göremedi sanırım. Galatasaray’ın golünü
iptal etmek için gerekeni yaptılar ama.
Halis
Özkahya’nın bir daha Galatasaray maçı yönetmemesi lazım. Böyle böyle kelle
almalıyız ki hakemler bizim hakkımızı yemesin, gerekirse Gs maçına atayacak
hakem bulamasınlar. Bıktık bu hakemlerden zaten, art niyet olmaması imkansız
yani, kimse beni ikna edemez.
Maçın sonu
her ne kadar keyif kaçırıcı da olsa, her ne kadar galibiyetimiz elimizden
alınmış olsa da. İkili maçlarda deplasmandan 1-1 ile dönmek avantajlıdır, kendi
stadımızda net bir oyunla turu atlamalıyız.
Galatasaray
bu 3’lü oyun anlayışını sürdürecekse 2 stoper transferi şart. Akademiden Işık
Kaan ve Emin’i hazırlamak da şart. Özellikle yerli olmasından dolayı Mert Çetin
transferi çok önemli hale gelmiş durumda. Böylelikle Lemina’yı Seri’nin
bölgesinde kullanabilme imkanımız da artar.
Ayrıca 3’lü
ya da 4’lü farketmez Galatasaray’ın çift forvet oynarken yırtıcı ve istasyon
olabilecek hedef forvete ihtiyacı olduğu
da net şekilde belli oluyor. Andone bu tarza uygun bir oyuncu, hatta Babel bile
kısmen yapıyordu. Onyekuru ve ya Jesse orada değerlendirilir mi bilemiyorum.
Onyekuru ve Jesse kanatlar için mi düşünülüyor teknik heyetin planlarını
bilmediğim için görüş belirtmek doğru olmaz.
Mesela Laizo Immobile ile bu işi yapıyor; Inter Lukaku ile yapıyor ki Lukaku daha çok hedef
santrafordur ve topu ilerde tutmayı becerir. Buna rağmen Conte Giroud’u da getiriyor Inter’e, hatta orta saha için Eriksen’i de istiyorlar. Vedat Muriqi’yi çok kötü
kaçırdık maalesef, umarım Mert Hakan ve Emre Kılınç da bu hataya düşmeyiz.
Son olarak Falcao'ya yeniden değinmek gerekirse; o topu final anlarında Falcao ile buluşturmamız elzemdir. Mevcut oyuncular bunu beceremiyorsa o topu Falcao'ya getirecek oyuncuların sahada olması gerekir. Maalesef bizim ülkede oyuna çok fazla skor odaklı ve güç odaklı bakılıyor. Falcao güç olarak en iyi dönemlerinde değil ve skor olarak da düşük görünürse bu durum oyuncuya, teknik heyete ve takıma kötü yansıyacaktır. Penaltılardan dahi olsa gol goldür ve forvetler gol attıkça iyi hissederler