15 Ocak 2020 (Türkiye Kupası Son 16 ilk maç) Çaykur Rizespor- Galatasaray Maç sonu analizi...




Çaykur Rizespor ve Galatasaray, Ziraat Türkiye Kupası son 16 maçında Rize’de karşı karşıya geldi ve maç 1-1’lik eşitlikle sonuçlandı.

Galatasaray Rizespor maçına kağıt üzerinde 4-2-3-1 dizilimi ile çıktı. Okan- Şener, Donk, Marcao, Linnes- Lemina, Seri- Feghouli, Emre Akbaba, Ömer Bayram- Falcao.

Rizespor da 4-2-3-1 ile sahada yer aldı; Gökhan Akkan- Moroziuk, Talbi, Burak Albayrak, Melnjak- Oğuz Kaan Güçtekin, Vetrih- Boldrin, Harmash, Samudio- Oğulcan.




Çaykur Rizespor’un kadrosunu yorumlamak gerekirse Burak Albayrak ve Oğuz Kağan gibi Vedat Muriqi transferinde Fenerbahçe’den aldıkları gençleri kullandılar. İlk bakışta ligi kupadan daha çok önemseyen bir Rizespor olduğunu düşündüm. Umar Aminu sakatlık yüzünden riske edilmemiş, Abarhoun ve Diamonde gibi isimler ise dinlendirilmek istendi sanırım.

Galatasaray’ın kadrosuna bakarsak; Onyekuru, Saracchi ve Jesse’nin lisansları henüz çıkarılamadı. Ben son bir görev olarak Nagatomo’nun oynayabileceğini düşünmüştüm. Sağ  bek Şener sol bek Linnes oynadı, yani Mariano ve Nagatomo’nun kalemi kırılmış görünüyor. Fatih Terim futbol tanrılarının hikayelerini iyi bilen bir antrenör olduğu için Emre Akbaba’yı ayağının kırıldığı sahaya kaptan olarak çıkardı. Çok anlamlı ve ince bir düşünce. Emre Akbaba’yı sakatlığa kurban verdiğimiz sahada kazanmaya çalıştık.

Galatasaray toplu ve topsuz oyun olmak üzere 2 farklı diziliş kullandı. Top rakipteyken rakibi 4-4-2 şeklinde karşılayan bir Galatasaray vardı. Falcao ve Emre Akbaba stoperlerin pas açılarını kapatırken, Ömer ve Feghouli beklerin pas açısını kapattı. Orta sahadaki Seri ve Lemina ise rakip orta saha ikilisini marke etti. Top Rizespor’dayken neredeyse her oyuncuya markaj uygulandı, ki bence gayet de başarılı oldu. Rizespor neredeyse hiç oyun kuramadı. Top kaptırıp kontra yemek istemedikleri içinde mecburen topu uzun oynamak durumunda kaldılar. Oğulcan ve ileri hücum oyuncularının hava hakimiyeti olmadığı için uzun topları rahatlıkla toplayan Galatasaray topa hükmetmeyi başardı.  Galatasaray her ne kadar hücumda yaratıcılıktan uzak da olsa defansif olarak gayet iyi durdu.

Top Galatasaray’a geçtiğinde ise 3-5-2 ile hücum kurmaya çalışan bir Galatasaray vardı. Lemina, Donk ve Marcao’nun arasına girerek stoper gibi oyun kurdu. Buradaki temel amaç Şener ve Linnes’i hücumda daha efektif kullanmaktı, Fatih Teri orta sahadan 1 oyuncuyu stopere çekerek yerine kanatlarda 2 kişiyi hücuma gönderdi. Galatasaray'ın bu oyun anlayışını tercih etmesindeki bir diğer neden ise topa daha fazla hükmettiği için geride Lemina ile fazladan pas istasyonu kurarak topu daha güvenli şekilde 1. Bölgeden çıkarmaktı.

Böyle bir oyun anlayışını tercih ettiğiniz zaman orta saha sağ ve sol iç kısımda oynayacak oyunculardan da yaratıcılık beklemek zorundasınız. Feghouli ve Ömer’in Galatasaray’ın 3’lü oynadığından haberi yoktu sanırım. Feghouli zaman zaman Seri’ye oyun kurulumu için desteğe geldi ve kısmen hücumda Şener’in önünü açtı. Ömer ise merkeze gelmekten ziyade sol kanatta kalmaya devam etti. Ömer’in de mezzela gibi merkeze gelip kanat ve merkezden hücumu dengeli şekilde kurmasını beklerdim. Orta sahada durum böyle olunca partnerini stopere göndermek durumunda kalan Seri orta sahada çok yalnız kaldı, pas mesafesi doğal olarak artan Seri’nin top kayıplarının gelmesi de çok normal. Hücum ikilisinde ise Emre ve Falcao ile gol arayan Galatasaray vardı.

Çaykur Rizespor ise tek planla sahada kaldı, 4-2-3-1. Maç öncesinde de tahmin ettiğim gibi hücum planları Oğulcan üzerine kuruluydu ve yalnız kalan Oğulcan pek etkili olamadı.

Falcao her ne kadar ikili mücadelelerde ayakta kalamasa da Atletico günlerinden Simeone’den  öğrendiğini düşündüğüm presle alan kapatma işinde baya iyiydi. Tek forvetli sistemde ilerde pres yapmak gerçekten zor, çünkü tek forvet rakip defansın peşinde koşup durmakla hem enerjisini tüketir hem de oyun kurulumunu engelleyemez. Yanında Emre Akbaba hatta Ömer ve Fegouli ile önde alan kapatan Falcao rakibin oyun kurulumunu büyük oranda çökertti. Bunun anlamı şu oluyor, Galatasaray daha fazla topa sahip olacaktı.

Bu durum, güçlü bir oyun planı olmayan Çaykur Rizespor’un da tercih edeceği bir durum olabilir. Ama şu unutulmamalı ki bunu başardığınız zaman deplasmanda sinmeyen bir Galatasaray olacaktır.
Çaykur Rizespor’un golünde maçtan önce hücum gücüne dikkat etmemiz gerektiğini belirttiğim Melnjak’ın ortasında adamını takip etmeyen Linnes’in yedirdiği bir gole şahit olduk. Galatasaray aynı golü Altay hazırlık maçında da yemişti, o maçta rakibi kaçıran oyuncu Emre Taşdemir’di. Saracchi forma giyerse o da bu adam kaçırmaları yapacaktır. Galatasaray teknik heyetinin buna bir önlem alması gerekecek, çünkü rakipler Galatasaray beklerine çaprazdan uzun toplar şişirerek ciddi tehlikeler yaratıyorlar. Ankaragücü maçında da son dakikalarda Emre Taşdemir yüzünden aynı golü yemiştik. Bu durumu iki şekilde çözebiliriz, ya oyuncu profillerini değiştirip hava topunda etkin bir bek oyuncusu alacağız ki bu mümkün görünmüyor ya da top rakipteyken de 3’lü savunmaya dönüp rakibin oynayacağı uzun toplarda Marcao ve Donk’un eşleşmesini sağlayacağız.
Galatasaray’ın attığı golde ise yine maç önü yazısında belirtmiştim, Melnjak’ın savunma yönü iyi değil ve o kanattan kolay orta açtırabiliyor. Şener ve Feghouli’nin ikili oyunu sonrası Soso’nun ortasıyla golü bulan Emre Akbaba vardı. Rakip stoperlerin Falcao’ya odaklandığını düşünürsek ceza sahasına sokabileceğimiz ekstra her oyuncu ile gol tehlikesi yaratabiliriz.

Galatasaray 3’lü savunma ile hücum ettiği için rakip ceza sahasına yapacağı ortalar sırasında mutlaka beklerden birini rakip ceza sahasına sokmalı. Mesela Şener’in içeriye açacağı ortada ceza sahası içinde Falcao, Emre Akbaba, Ömer Bayram ve Linnes olmalı. Bu oyuncuların hava hakimiyeti pek iyi olmayabilir, o halde yerden paslarla bu oyuncuları topla buluşturmak etkili olabilir. Sol bekin getireceği toplarda ise Falcao, Emre Akbaba, Feghouli ve Şener’in ceza sahası için konuşlanması gerekir. Aksi halde stopere çektiğimiz Lemina’dan kaybettiğimiz hücum gücüne yazık olacak.

Arkadaşlar Falcao goller atacaktır, yavaş yavaş ritmini bulacak elbet. Ama takım arkadaşlarının da ona yardımcı olması gerekiyor. Herhangib bir Juve maçı izlerseniz takımın nasıl Higuain’e çalıştığını göreceksiniz.
Falcao gerçekten iyi yerlere hareket ederek kendini boşa çıkarmayı beceriyor ama o topu demarke durumdaki Falcao’ya atamıyoruz. Mesela Ömer Bayram’ın direkten dönen topu, Falcao müsaitti. Yine Emre Akbaba’nın bir şutu vardı ve şuttan önce Falcao içeriye devrilmişti ve demarke haldeydi, topu buluşturamadık. Yine Seri’nin orta sahada kaptığı topta Ömer Bayram ile kontraya çıktık, topu önce Feghouli’ye atan Ömer daha sonra boş durumdaki Falcao’yu göremedi ve dar açıdan kaleye şut denedi. Aklıma basitçe gelen 3 pozisyon bunlar, eminim daha da fazlası vardır. Ama şu 3 topta Falcao’yu buluşturabilsek gol atmama gibi bir ihtimal yok. Açtığımız ortaların kalitesiz oluşu da büyük bir hücum dezavantajı.
Onyekuru ve Jesse’nin takıma katılmasıyla Galatasaray daha farklı bir hücum planına evrilecektir elbet. Onyekuru ve Jesse’nin rakibin arkasına sarkacağı pozisyonlar rakibi daha tedirgin edecektir ve istemsizce geri çekileceklerdir.

Olabildiğince maç içinde kalmaya çalışıyorum ama hakemlerin rezil performansına da değinmeden geçemeyeceğim. Penaltı ve iptal edilen golden önce Rizespor lehine çalınan basit faullere dikkat çekmek istiyorum. Türk hakemlerinin en büyük sorunu bu bence, oyunu bilmiyorlar ya da sevmiyorlar. Bırakın ikili mücadeleler olsun, bale yapmıyoruz. Maalesef hakemlerimiz en ufak temaslarda bile faul çalıyor. Premier lig olamıyoruz diyoruz ya hani, net söylüyorum futbolcular kadar hakemlerin de bunda suçu var. Cüneyt Çakır mesela resmen iki yüzlü oyun yönetiyor, Avrupa farklı Türkiye farklı. Avrupa’da oyunu oynatmaya çalışıyor, derbilerde oyunun atmosferini düşürmek için oyunu sürekli durduruyor, oyun içerisinde oyunculara nasihat veriyor. Tribünler hakemi izlemeye gelmiyor oraya. Bence üstüne gidilmesi gereken en önemli konu bu. Tv’lerde vs kimse bu detayı konuşmuyor. Fatih Terim basın toplantılarında bu durumdan bahsetti.
Ligimizde oyunun durmasına öyle alışmış ki takımımız Avrupa’ya çıkınca sudan çıkmış balığa dönüyoruz. Emre Mor konusunda Levent Tüzemen çok doğru bir cümle kurdu, bozuk saat misali denk geldi sanırım, “Emre Mor’un kendine göre bir ful anlayışı var ve topu bırakıyor” hakemler Galatasaray lehine vermiyor işte o faulleri, Ozan Tufan olsan üzerinde Fb forması olsa verebilir o faulü, Ya da Gs rakibi olsan verebilir ama bize yok. Kaç defa yaşandı bu durum Emre Mor hala ders alamamış maalesef.

Galatasaray takımında rahatsız olduğum diğer durum ise takım halinde itiraz yapamıyoruz, Emre Akbaba’nın ayağına bastı rakip oyuncu, net penaltı. Adam kaç dakika yerde yattı, ayağına soğutucu falan sıkıyorlar. Hadi hakem görmek istemiyor da, be oyuncular hepiniz mi uyuyorsunuz. Gidin yapışın hakemin yakasına, Arda Turan sahada olsa o penaltıyı almıştık, ben bu kadarını söylüyorum. Oyuncu yerde kıvranıyor, ben hakem olsam merak eder gider bakarım, Var’da o pozisyona bakılmaması skandal zaten. Var hakemi Sarper Barış Saka o pozisyon esnasında Var’da çay kahve içtiği için pozisyonu göremedi sanırım. Galatasaray’ın golünü iptal etmek için gerekeni yaptılar ama.
Halis Özkahya’nın bir daha Galatasaray maçı yönetmemesi lazım. Böyle böyle kelle almalıyız ki hakemler bizim hakkımızı yemesin, gerekirse Gs maçına atayacak hakem bulamasınlar. Bıktık bu hakemlerden zaten, art niyet olmaması imkansız yani, kimse beni ikna edemez.
Maçın sonu her ne kadar keyif kaçırıcı da olsa, her ne kadar galibiyetimiz elimizden alınmış olsa da. İkili maçlarda deplasmandan 1-1 ile dönmek avantajlıdır, kendi stadımızda net bir oyunla turu atlamalıyız.

Galatasaray bu 3’lü oyun anlayışını sürdürecekse 2 stoper transferi şart. Akademiden Işık Kaan ve Emin’i hazırlamak da şart. Özellikle yerli olmasından dolayı Mert Çetin transferi çok önemli hale gelmiş durumda. Böylelikle Lemina’yı Seri’nin bölgesinde kullanabilme imkanımız da artar.
Ayrıca 3’lü ya da 4’lü farketmez Galatasaray’ın çift forvet oynarken yırtıcı ve istasyon olabilecek hedef  forvete ihtiyacı olduğu da net şekilde belli oluyor. Andone bu tarza uygun bir oyuncu, hatta Babel bile kısmen yapıyordu. Onyekuru ve ya Jesse orada değerlendirilir mi bilemiyorum. Onyekuru ve Jesse kanatlar için mi düşünülüyor teknik heyetin planlarını bilmediğim için görüş belirtmek doğru olmaz.

Mesela Laizo Immobile ile bu işi yapıyor; Inter Lukaku ile yapıyor ki Lukaku daha çok hedef santrafordur ve topu ilerde tutmayı becerir. Buna rağmen Conte Giroud’u da getiriyor Inter’e, hatta orta saha için Eriksen’i de istiyorlar. Vedat Muriqi’yi çok kötü kaçırdık maalesef, umarım Mert Hakan ve Emre Kılınç da bu hataya düşmeyiz. 

Son olarak Falcao'ya yeniden değinmek gerekirse; o topu final anlarında Falcao ile buluşturmamız elzemdir. Mevcut oyuncular bunu beceremiyorsa o topu Falcao'ya getirecek oyuncuların sahada olması gerekir. Maalesef bizim ülkede oyuna çok fazla skor odaklı ve güç odaklı bakılıyor. Falcao güç olarak en iyi dönemlerinde değil ve skor olarak da düşük görünürse bu durum oyuncuya, teknik heyete ve takıma kötü yansıyacaktır. Penaltılardan dahi olsa gol goldür ve forvetler gol attıkça iyi hissederler

Share this

Related Posts

Previous
Next Post »